KOD AKTİF EDİLDİ
KOD AKTİF EDİLDİ
Alternatif
yayın organları gün geçtikçe çeşitliliğini arttırıyor. Alışık olmadığımız
mecralarda alışık olmadığımız dizilere, filmlere veya daha farklı içeriklere
ulaşabiliyoruz. Bunun hem kötü hem de iyi sonuçları oluyor elbette. Bugün üzerine
konuşmak istediğim şey bu çeşitliliğin daha çok iyi sonuçlarından biri: Hile.
Hile
bir web dizi. Web dizi deyince aklıma Netflix vb. yayın platformlarında
yayınlanan diziler geliyordu. Diziyi ve yapımcılarını takip ettikçe bunun
yanlış bir kıyaslama olduğunu anladım. Hile, Youtube için yapılmış bir dizi ve
tamamen ücretsiz. Ücretsiz olması asla ucuz veya basit anlamına gelmiyor tabi.
Dizi, arka planda çekimlerinden senaryosuna kadar her alanda olabildiğince
profesyonel çalışan bir ekip olduğu izlenimini daha ilk bölümden hissettiriyor.
Ücretsiz yayınlanan bir diziye bu kadar özenilmiş olması açıkçası beni biraz
şımarttı ve diğer sezonlarından hep daha fazlasını isteyerek bilgisayarımın
başına oturdum. İlgimi kabartan ve beğenimi kazanan asıl şey her seferinde
beklediğimden bile daha fazlasını almam oldu.
Bu
kadar kaliteli bir diziyi reklamsız bir şekilde Youtube’dan bize izleten bu
adamlar kim peki. Diziyi yayınlayan Youtube kanalı filmler ve filimler.
Senaristi ve baş rol oyuncusu da bu kanalın sahibi (sanırım) Taha Ulukaya. Kimdir,
ne yapmıştır, başka hangi projeleri vardır araştırıp öğrenilecek şeyler. Benim
ilgilendiğim şey daha çok Youtube’da yaptığı diğer içerikleri üzerine.
Eleştirel parodiler kanalın en çok tutan içeriklerinden ve tamamı film
hatalarından veya saçmalıklarından doğan esprilerle filmlerin incelemeleri.
Yani en küçük ayrılarla bile pata küte dalga geçtikleri bir içerik, ki film
içindeki büyük mantıksızlıklara neler dediklerini siz düşünün. Hele bir de
Vizyona Hönkürme var ki kaka şakası içeren filmlerin kâbusu, kıllı vücut
komedisinin baş düşmanı. Yani her anlamda eleştiriyi hunharca yapan bir kanal
filmler ve filimler.
Eleştiri,
yapan taraf için daha büyük bir sorumluluk barındırıyor bence çünkü bir şeyi
yerdiğinizde artık o şeyi yapmamanız veya daha iyi yapmanız gerekiyor. Hele
Türkiye gibi her şeyin beyaz veya siyah algılandığı bir ülkede tek bir
eleştiri, bir anda sizi karşı tarafı sevenlerle düşman konumuna getirebiliyor.
Bu da hata yaptığınızda nefretini üzerinize kusacak bir kitle demek tabi ki.
İlgilendiğim nokta tam burası aslında. Herkes her şey hakkında konuşabiliyorken
kendi sesinizi duyurmak çok daha zor elbette. Sesinizi duyurduğunuzda da size
karşı çıkacak sesleri bastırmak… bana kalırsa kanalın kalitesi burada saklı.
Filmler ve filimler karşısına o kadar çok ses aldı ki artık yaptıkları her şeyi
çok kaliteli yapmak zorundalar. Bu motivasyonla bize sundukları dizi, şartlar
göz önüne alındığında, fazlasıyla güzel.
Biraz
da diziden bahsetmek gerekirse, konusu itibariyle Hile bilim kurgu izlemeyi
sevenler için güzel bir yerli alternatif. Evine gelen bir bilgisayar oyununa
hile kodu yazabilmesi sonucu hayatı değişen bir adamı izliyoruz ilk sezonda.
Değişen bu hayatı kabullenip şekillendirmesi hatta bununla yetinmeyip her
detayını yönetmeye başlaması karaktere mükemmel bir yolculuk sunuyor. Basitçe
üzerinden geçerek sezonları anlatmak istiyorum ama seyir zevkini
düşürmeyeceğinden eminim. İlk sezon dünyanın tanıtılması açısından gerekli bir
gerçekliğe sahip. Yan sokağınızda olması muhtemel bir hayat da görüyorsunuz,
düşmanın veya kahramanın gücünü belirten üst kalite hayatlar da. Polisiye
abartılmayacak kadar işin içinde olunca da aksiyon bir şekilde sağlanıyor.
Açıkçası sivil de olsa polis görmek, hikâyenin gerçekçiliği için önemli. Zaten
bilim kurgu öğeleri de seyirciyi alıştırmak için az tutulmuş. Her ne kadar
başından beri diziyi övsem de izlerken sıkıldığım anlar da var. Bu sıkıcı
sayılabilecek kısımlar ilerleyen sezonlarda git gide azalıyor. Bu da bize
aslında bütçe arttıkça daha da güzel şeyler sunacaklarını gösterir nitelikte.
2.
sezon başlar başlamaz beni kendine çekti ve resmen dizinin bölümlerini peşi
sıra kovalayarak bitirdim. Bir anda bütün hikâye kıyamet sonrası senaryosuna
taşınmıştı (sanırım bu bahsettiğim seyir zevkini düşürmeyecek spoilerların en
büyüklerinden). Olayların gidişatı bütün sistemlerin çöktüğü bir evrene çok
güzel oturmuş ve artık hikâyenin bilim kurgu kısmı daha baskın işlenmiş.
2.sezondaki bölümleri izlerken duyduğum en baskın duygu saygıydı. Beğenmiştim ama
aşırı heyecanlı da olamıyordum. Ta ki 3.sezon başlayana kadar… Hatalarında
boğulan ve gelecekte kaybolmuş birinin dramını izlerken aynı zamanda sert
sistem eleştirileri yapan dizi bir anda hem baş karaktere olan bağlılığınızı
sarsıyor hem de kader, yazgı vb. kavramların içinden geçiyor. Dikkatli
dinlendiğinde her replik anlam kazandığı için bile 3.sezon ilk iki sezona göre
birkaç gömlek üstte diyebilirken ilk iki sezonun kanayan yarası olan
oyunculukların çok daha iyi olması izlerken adeta kalite banyosu yapmanızı
sağlayacak.
Hem
kanalın vizyonu hem de yaptıkları işin kalitesi bana daha dizi final yapmadan
bu yazıyı yazdırdı. Evet dizi ben yazıyı yazarken daha final bölümünü
yayınlamadı ve büyük bir merakla finali bekliyorum. Heyecanımı mazur görmenizi
rica ederek yazıyı da muhtemelen finalden önce yayınlamış olacağım. İlginizi
çeken konuları yazımın ve dizinin içinde bulduysanız izlemenizi tavsiye ederim
çünkü bu anlamda bildiğim tek yerli yapım. Şimdiden iyi seyirler…
Yorumlar
Yorum Gönder